Çocuklarda Hırsızlık Çalma Hastalığı Neden Olur Nasıl Düzeltilir?

Çocuğum sürekli bir şey çalıyor diyen anne-babalar çalma karşısında daha sert tepki gösterirler. Çünkü çalma her yerde ve her çağda,yalandan daha çok ayıplanan, sıklıkla da cezalandırılan bir suçtur. Çalma konusunda her anne-babanın tutumu bir değildir. Kimi evde izinsiz olmalarda çalma sayılır. Oysa neyin alma neyin çalma olduğunu kesinlikle ayırmak güç olabilir. Örneğin iki yaş çocuğunda iyelik(sahiplik) kavramı yoktur. “Senin, benim onun” yoktur, her şey onundur. Çocuk giderek kendinin olanla olmayanı ayırt etmeye başlar. Ama bencil tutumu uzun süre değişmez. Üç-dört yaş çocuğu şekercide şekere kimseye sormadan avuçlar. Aldığını avucunda sıkı sıkı tutar, elini de arkasında saklar. Gözden kaçmayan suçlu bir görünümü vardır. başka bir deyişle, sormadan alınmayacağını bilir ama alma isteğine karşı koyamaz. Gezmelerden cebine kendinin olmayan oyuncaklar ve parlak nesnelerle döner.

Eğer çocuğunuz oyun sırasında arkadaşlarına ait bir oyuncağı cebine veya çantasına saklayıp
eve getiri ve siz de bunu fark edersiniz, başkalarına ait bir şeyi habersiz almanın doğru bir davranış
olmadığını, mutlaka geri vermesi gerektiğini anlatmalısınız. Buna hırsızlık denildiğini ve çok çirkin bir
davranış olduğunu söyleyerek çocuğu utandırmanız ve suçlamanız gerekmez. Çünkü, gerçekte çocuğun
amacı hırsızlık değildir. Eğer uyarılarınıza ve telkinlerinize rağmen başkalarına ait şeyleri habersiz
almaya ve odasına saklamaya devam ederse çocukta bir güven eksikliği ve aşağılık duygusu var
demektir. Yeterli sevgi ve ilgi görmeyen çocuklar anne ve babaya ait saat, gözlük, kalem, mücevher,
makyaj malzemesi gibi şeyleri kendi odalarına saklayarak ruhsal açlıklarını gidermeye çalışırlar.


Çalma karşısında ana-babaların tepkileri çok çeşitlidir. Örneğin eve kendisinin olmayan bir
oyuncakla dört yaşında bir çocuk karşısında, anneler nasıl tutum takınırlar? Kimi anne telaşa kapılır,
çocuğunu azarlar, ayıplar, “Bir daha aldığını görmeyeyim! “der, ancak oyuncak çocukta kalır. Bir başka
anne, çocuğu hırpalayacak kadar öfkeye kapılır ama oyuncak geri gitmez. Çocuk suçlanmışsa da
oyuncak onun olmuştur. Kimi anne çocuğu polisle, karakolla korkutur. Bu durumda çocuğunu ilk gördüğü
polise götürecek kadar ileri gider, hapse attırmakla korkutur, “Bu yaşta almaya başlarsan sonun kötü
olur, hapishanelerde çürürsün” diyerek sorunu çözmeye kalkan aneleler de vardır. tutulacak en doğru yol
nedir? Çocuğu korkutmadan, “Hırsız! Niye çaldın,senin neyin eksik?” gibi sözler kullanmadan oyuncağın
geri verilmesi, en doğru çözüm yolludur. Çocuk gereksiz yere suçlanmamış ama davranışlı da
onaylanmamış olur. Sonunda kazançlı çıkmayışı da bu davranışın yinelenmesini daha az çekici duruma
getirir.

Çocuğa, mülkiyet ve kişilik haklarına saygı gösterilmesi gerektiği küçük yaşlardan itibaren
öğretilmelidir. 7 yaşından itibaren düzenli harçlık verilmeli ve özel eşyaları olmalıdır. Çocuk bu şekilde
dürüst davranmayı zamanla öğrenecektir. Anne-babalar bu konuda çocuklarına örnek olabilecek davranışlar sergilemelidir. Onlar da başkalarının haklarına saygı göstererek yaşamalıdır. Çünkü çocuğun
ilk örnek aldığı kişiler aile bireyleridir. Anne-babaların dengeli ve tutarlı bir kişilik göstermeleri çok
önemlidir. Aşırı sevgi ve katı tutumdan özenle kaçınmalıdırlar.

Çocuklarında çalma davranışını gören ailelerde soğukkanlı davranmak çok önemlidir. Arkadaşları
arasında yaptığı şeyi söylemek, onu rezil etmek çok tehlikeli bir yöntemdir. Okul ya da aile böyle bir
durumla ilk kez karşılaşırsa bağışlayıcı ama duyarlı olmalıdır. Yalnız, çocuğun bu davranışı göz ardı
edilmemeli, çocuk takip edilmeli, aynı davranışı tekrarlarsa bir psikologa veya psikolojik danışmana götürülmelidir.

Genel olarak, anne-baba çocuğunda çalma davranışını gördüğünde üzüntü yaşar. Çocuğunu bu
davranışı yapmasındaki nedenleri düşünmek yerine kendini küçük düşürülmüş hisseder. Anne-babalar
kendilerini çocuklarının yerine koyarak yani empati kurarak onların dünyalarını çözmeye, duygularını
anlamaya çalışmalıdırlar. Burada çocuğun bakış açısı önemlidir. Sorunun kaynağına inilmelidir ve bu
davranışa neden olan etkenler belirlenmelidir. Aile yapabileceği destek ve yardımı yapmalıdır, sorunun
kökenindeki nedenler ele alındığın taktirde, davranışın sonucunda birtakım olumsuzluklarla karşılaşan
çocuk, başkasına ait bir şey almanın gerçekte her iki tarafa da zarar verdiğinin farkına varacak ve bu
davranış artık son bulacaktır.

Birkaç kuruş aşıran çocuğun parasını kesmek meseleyi halletmez. Ama bu en çok başvurulan
cezadır. Parasının hesabını kılı kırk yararak sormakta pek yaralı değildir. Çünkü insan istediği gibi
harcayamadığı bir paranın sahibi olduğuna inanamaz.Bir de lüzumlu şeyler için (kalem, defter, yol
parası) ayrı, cep harçlığı olarak ayrı para verilmesi de iyi değildir. Böylece çocuk kendi işiyle hiçbir
zaman kendisinin uğraşamayacağı ve eline verilen paranın ıvır zıvır için verildiği hissine kapılır. Böylece
paranın başkaları için gerekli bir şey olduğunu kavrayamaz. Bunun için başkasının parasını aşırdığı
zaman, lüzumsuz bir şeyi aşırdığını sanır.

Genellikle evin dışına taşmayan aşırma ve çalmalardan çok kaygılanmak gerekmez. Ancak
aşırmaların sık oluşu ve nesnenin değeri sorunun önemli olduğunu gösterebilir. Çalma davranışını
gösteren bir çocuğun umduğundan daha az ceza görmesi veya hiç ceza görmemesi hem şaşırtır hem de
sevindirir. Çünkü bilinçdışı bir yolla anne-babasının sevgisini sınamış ve beklediği itici ve sevgisiz
karşılığı görmemiştir. Bu gerçeği bir büyük yazar Victor Hugo: “Sefiller” adlı romanında etkin bir biçimde
dile getirmiştir. Çarpıldığı kürek cezasından kaçan kahraman konuk edildiği bir papazın evinden
şamdanları alıp gider, yakalanır ve papazla yüzleştirilir. Papaz şamdanların kendisinin olduğunu ama
çalmadığını çünkü onları konuğuna armağan olarak verdiğini söyler. Bu davranış roman kahramanının
yaşamında bir dönüm noktası olur. Doğruluğa ve başkalarına yardıma yönelir.

Meydan okuyan, anti-sosyal davranışlarını doğru göstermeye çalışan gençler karşısında başarılı
olunması için eğitimcide, özel niteliklerin bulunması gerekir. Eğitimcinin dengeli davranışı ve kendisine
yöneltilmiş saldırganlık karşısında hoşgörüsü başarının ön koşullarındandır

SONUÇ

“Hırsız çocuk!”, “Hırsız insan!” toplumumuzda çok sık söylenen, duyulan, aslında o kişi ve ailesini
etkilemekle kalmayıp bütün toplumu etkileyen davranış bozukluğudur. Ama bu insanları hırsızlık
yapmaya iten nedenler üzerinde ne aile ne de çevresi (öğretmeni, komşuları vs…) durmayıp; yargısız
infazla “Hırsız!” damgasını yapıştırırlar. Ama bu davranışın görüldüğü çocuğu böyle davranmaya iten
aslında aile ve yakın çevresidir. İşte bu çalma/hırsızlık konusu aşağıdaki gibi kısaca özetlenmiştir.